27 Eylül 2011 Salı

Geçmişin Hipnozunu Bozmak

Gerçek iyileşmeye açılan kapı diyor kitabın üzerinde.
Ve bitirdiğim şu an mutlaka okumalısınız diyorum.
 Hastalıkların kaynağının geçmişte yaşanan olaylar, ketler olduğunu söylüyor ve
hipnoz ve regresyon yöntemleriyle bunların çözülebileceğini söylüyor.

Gelelim alıntılara:
"Hastalık diye bir gerçek yoktur. Hastalık bir teşhistir. Hastalık bir yakıştırmadır.Uydurmadır. Damgadır.
Hastalık doktorun iyileştiremeyeceğine inandığı mistik bir hayaldir. 
Dünyaya geldiğimiz zaman bilinçaltında hiçbir kayıt yoktur.
Eğer hiçbir data yoksa, koruyucu kalkan da yok demektir. YArgılayacak, karşılaştıracak bir şey yoksa, koruyucu kalkan yoktur. 
Koruyucu kalkan, yeni bir bilgiyi karşılaştıracak bilgileri bulana kadar oluşmaz. "
 
"Dünyaya bir insan yavrusu geldiğinde ne biliyor? Hiçbir şey. Ama her an, bilgiler hızla o bilgisayara, yani beyine akmaya başlıyor. Yaşam deneyimi olmaya başlıyor.
Bizim bilinç denen bu çok ama çok güvendiğimiz o özelliğimiz sadece ve sadece çevremizin bir ürünü.
Çevremizin bir yansıması. 
4 yaşından sonra yumurtanın kabuğu oluşmaya başlar. 12 yaşına ulaştığımızda hayatta öğrenmediğimiz bir şey kalmamış gibidir. Kabuk çelik gibi olmuştur. 
Artık her şeyi biliriz. Anne babamızdan bile akıllıyızdır. 


O çelik kalkanı aştığımız anda şaşırtıcı şeyler olmaya başlar.
"Gerçeklerden kaçarak süren bir yaşam otomatik bir yaşamdır. Sorumluluk hissetmeden süren bir yaşam otomatik yaşamdır. 

"Bilinçli yaşamaya çalışmak her şeyin farkında olarak yaşamaya çalışmaktır."

Farkında olup da bunu eyleme dökmemek ise ikinci bir ihanettir.


"Korku kendini endişe dehşete düşme, panik şeklinde gösterebilir. Öfke ise tehlike kaynağını korkutmaya veya hareketsizleştirmeye yönelik bir tepkidir. Saldırganlık, düşmanca davranış, küsme şeklinde kendini gösterebilir. Her tepki kişiyi tehlikelerden korumaya yönelik olarak ortaya çıkar.
"Güvenilen yer tehlikenin kendisi olmuşsa çocuk korku duygusunu kullanamaz. (Ailesi yani)
Kaçacak güvenli bir yer yoktur. Öfkesini kullanarak tehlike kaynağını yok edemez.

Çocuk büyükleri tarafından kabul edilebilir bir kişi olabilmek için kabul edilmeyen davranışlarını ve duygularını bastırır.
Bilinçaltının birinci amacı o kişi her türlü tehlikeden korumaktır. 
Bu tehlikenin gerçek ya da hayali olması , geçmişte kalmış olası bilinçaltını hiç ilgilendirmez.

Açığa çıkarılan her suçluluk duygusunun arkasında istenmeyen bir davranışın bastırılması var demektir. G.Kein tüm duygusal bozuklukların %90'ında suçluluk duygusunun bulunduğunu ve mutlaka uygun analitik teknikliklerle ortadan kaldırılması gerektiğini işaret eder.

Duygular sadece alışkanlıklara değil, fiziksel belirtilere de neden olur. Bel, kasık, baş, diz eklemi ağrıları. Belirgin bir neden bulunamayan her ağrının ardında sıkışmış bir duygu çıkar.
 
"...bu hayatı birlikte yaparız. Bazen rollerimizden şikayet ediyorsak, rolümüzün kıymetini bilmememizden."


21 Eylül 2011 Çarşamba

Evrenden torpilim var

Satır aralarında bazı şeyler bildiğimiz şeyler...
Bize bildiğimizi hatırlatan.
Ama farklı yaklaşımlar da var ki, hoşuma gitti.
Örneğin kişisel gelişime yaklaşımı...
Kişisel gelişim yolunda yapılanların neden bazen işe yaramadığını,
ermenin neden mümkün olmadığını anlatıyor.
Eee çünkü, hayat devam ediyor. Bugün erebilirsin.
Ama yarın yeni deneyimler var, tanışılacak yeni insanlar.
Gelişmeye devam etmelisin.

Ve EGO yaklaşımı. 
Ego kötüdür, kaka Ego şeklinde dolanıp duruyoruz ya,
ego aslında bizi biz yapan şey.
Bazen çok da faydalı diyor.
Örneğin, egon eğer doğru kararlarla donatıldıysa 
senin başarılı olmanı, uzun yıllar bir ilişkiyi, hatta hayatını korumanı vs. sağlıyor.

Ama tataataaa! Yanlışlık şurada: Ego dediğimiz şey, 0-10 yaş arası verdiğimiz kararlarla oluşuyor.
Yani şöyle: Mesela çocukken, bir yemek tenceresini kaldırmak istiyorsun,
annen oradan atlıyor: -Dur duuuur beceremezsin sen!
Hah al bakalım, o küçücük kafanla bir karar verdin kendinle ilgili.
"Ben beceriksizin tekiyim."
Zaman geçti. Becermen gerekli başka bir olay çıktı karşına. Tesadüfen onda da bir engel çıkmadı mı karşına. Kararın perçinlendi. Koca adam olup, hala 5 yaşında aldığın kararla "ben beceriksizim diye dolaşabiliyorsun."  Değiştirmek gereken egonun bu kararı...

Hoşuma giden bir bölümü -yazarın kendi hayatından deneyimleri-
daha paylaşmak istiyorum, bu kez olduğu gibi :
"....kendim için çizdiğim imajım bir inek olduğundan, özgüvensizliğimi hep maskeler
kullanarak saklamaya çalıştım. 
Grubun soytarısı hep ben oldum. İnsanları güldürdükçe gerçek halimi fark etmezler belki diye düşündüm.
İşte grup soytarılarının altında ne yattığını şimdi biliyorsunuz.
Herkesin bir şekilde hatalarını bulmaya çaba sarf ettim ve bunda çok da başarılı oldum. Ben onların hatalarını bulursam benim hatalarımın konuşulmasına fırsat kalmaz sanıyordum. 
Grubunuzun içinde bulunan ukalanın aslında ne yaptığını anlıyorsunuz artık.
Hiçbir şeyi beğenmemeye başladım. Bir insan hiçbir şeyi beğenmiyorsa, 
yani kolay kolay hiçbir şeye onay vermiyorsa, çok özel zevkleri olan, çok özel istekleri olan çok özel bir insan olmalıdır. gibi abuk sabuk bir düşünce mantığı ile arkadaşlarım arasında özel bir yer almaya çabaladım. 
Şimdi arkadaşlarınız arasında hiçbir haltı beğenmeyen tipin niye beğenmediğini anlamışsınızdır.
ÇÖZÜM: Gülümse-Odaklan-Değiştir...
Devamı da kitapta artık.


29 Temmuz 2011 Cuma

İkinci yarısı

"Biz aslında başlangıçta canlı kocaman gözlü korkusuz kız çocuklarıydık..."

Bir daha o oturma odalarının kasvetinde öldürülmemek, sindirilmemek, iki yüzlü kadınlara  dönüşmemek için hep uzağa gittik, düştük. Biz hep o evlerden uzak durmalıydık. Duracağız da. Çünkü biz yaşamalıyız.
Yalnızsa yalnız, o da olur."

"Çocukken ilk okunan kitabın insanların kaderlerini belirlediğine ilişkin, hiç bilimsel olmayan ama derinden güvendiğim bir kanaatim var.
Karşılaşmaların yakınlaşmaların "doğruluğunun" bu kitaplar üzerinden sağlamasının yapılabileceğine bile inanırım inceden.
"Şiir ihtiyacı olanındır. PAblo Neruda"

"Seven onlarla yetinse bir de su getirsene demese"

"İstemediğin hiçbir şey yapmasan.Katlandığın bir şey olmasa, bedelini de ödemeye hazır olsan.
Katlanmadan, buruşmadan yaşasan."

Bir okul olsa şimdi fena mı olurdu? Kadınlara ne ise yaraları onu tamir etmeyi öğreten bir okul"

"Belki annen seni sevsin diye, sen de çok çekmelisin. Böylece iyi kadınlar grubunda sen de hazin bir yer edinebilirsin. Böyle sen de çok çekebilirsin ve kızına çok çekmek bilgisini istesen de istemesen de geçirirsin. Böylece hep birlikte... Omzu kısılmış, karnı büzüşmüş, kahkahası içine kaçmış olarak... Kerevette bir kalabalık ve bir ömür daha gitti öylesine böylemesine şaşkın alabalık."

"Korkusuz kadınlar okulu olsa iki gözüm. Kızlarımızı göndersek. Dünyayı devirebileceğini öğrense kızlarımız. Öyle kızlarımız olsa, korkusuz kızlarımız. Artık. Biz artık korkusuz kızlar doğursak. Çoğalsak."

"Genç kadınlar kendilerinden yaşlı kadınlarla konuşmalılar. Ama iyi yaşlanmış kadınlar bulmalılar. O kadınlarda uyutulan bilgileri uyandırmalılar."

"İnsan kendine ihanet ederek öğrenir ihanet etmemesi gereken kişinin kendi olduğunu."

"Kadınların hep rüyaları vardır. Her zaman bu hayatın cümleleriyle konuşmaz yaşamanın gizi. Kadınlara çoğu kez rüyalarıyla gelir cevaplar. Kadınlar bu yüzden çok rüya görür. Bu yüzden rüyalarından çok konuşurlar. Bakmayın bunlara gülen erkeklere çok ciddi şeylerden bahseder gece.

"Kadınlar, kadınların yardımıyla yaşar aslında. Otları kadınlar bilir çünkü, zehirli olanla iyi olanı. Yaşamı sürdürmek kadının bilgisidir, bin yıldır biriktirdiği. Yaşlı kadınlar bildiklerini bilmeseler bile bilirler bu bilgiyi. Sonra belki siz de bir kız çocuğu doğurursunuz belki."

"Eğer yeterince başarılı olmazsa k görevlerimizi yerine getirmez, yeterince çalışmazsak, sevilmeyeceğimiz yalnız kalacağımız korkusunu içimizin çekirdeğine yerleştiren o hangi ansa çocukluğumuzdaki o anı tedavi edebilmek mümkün olsaydı, belki de böyle olmazdık."

" Herkesi sever ya insan tatildeyken , öyle "
"Çocukları dövüyorlar arkadaş! Sırf gövdeleri onlardan daha büyük olduğu için ve yeryüzünde çocuklardan daha uzun bir müddettir bulundukları için yapıyorlar bunu.
Herkes kendinden sonra gelenden alıyor intikamını. Kendinden öncekinden alınmadığı için intikamlar durmuyor insanın kanı."

"Biri birini çok sevince topyekun sevince olur Tanrı. Çünkü Tanrı kalptendir. İnsan kendini hatırlayınca gelen."

""Kendiyle konuşabilenler vardır sadece. Hiç ses vermiyorsan kendine olduğunu nereden bileceksin ki?"

"İnsan ancak gerçekten istediklerine başlayabilir. Sonra dönüp bakınca anlarsın ki,  başlamış olduklarını istemişsin zaten."

"Her dokunuş bir iz bırakıyorsa, hakikaten sen basbayağı bir insanın ayak izlerini bırakacaksın yeryüzünde. İnsanlık adına küçük bir adım olacak belik ama sen güzel yürümüş olacaksın."

"Erkekler birçok kez gider. Kadınlar bir kez... Bir kadın bir adamı gerçekten bittiğinde terkeder. Sonra ne söylesen nehir akmaz geri doğru. Nehirler geri akıtılıyorsa...

"Şu kadarcık, küçücüktük biz. Ta o zaman bile hem derslerimizden pekiyi alıp, hem de babalarımızın terliklerini tam zamanında getirmemiz gerektiğini biliyorduk. Biz böyle multi-purpose yetiştirildik."

"Faşizm insanlar arasındaki ilişkide başlar."İngeborg Bachmann

"Faşizmde işte hep hırsız olduğunu düşünürsünüz insanların, birinin gelip sizi yaralayacağını, öldüreceğini, sizden çalacağını, insanların birbirine ancak zarar vereceğini o yüzden önce sizin zarar vermeniz gerektiğini. İşte o anda başlar her şey. İnsanın doğası gereği kötü olduğuna bir kez inanmakla.
İnsanlardan nefret ettiğinizde korktuğunuzda kapanmaya başlar bilinç."
Faşizm güçlü olanın önünde hiçbir engel kalmamasıyla başlar.
Bir adam eşine sevgilisine vurduğunda kadın bunu hakettiğini düşünüyorsa, Sadece sinirlenince yapıyor diye cümleler kurmaya başlamışsa 8 Mart'ta sokağa çıkıp şiddete hayır diyen kadınlarla birlikte yüremeyi ayıp sayıyorsa, istediğiniz kadar özgürlükçü yasalarınız olsun, hava ve zemin şartları faşizm oyununa elverişlidir artık.
Bİr çocuk bir polisin kurşunuyla bir gece öldürülüyorsa, küçük gövde toprağa verilirken gömülemeyecek bir şey vardır orada. Ona faşizm diyoruz işte biz. Kadınları sallamanyan, yapma memeleri erkekleri araba markalarıyla tarif eden bir dünyada tel tel ele gelmesidir faşizm."


"Gençlik de geçer çünkü, güzellik de. Sonunda iyiyse eğer, hikaye kalır. Hikayeler aslında etlerimiz gevşedikçe güzelleşir."

"Mesele insanlara iyi şeyler hatırlatmakta, iyi hatırlanmakta"

"Sen yanlış kadını seçmişsin kardeşim! Ben yanlış kadını sevmişim. Gülmeyi, içmeyi, dans etmeyi, konuşmayı,  bakmayı , istemeyi bilen bir Lale Belkıs dururken, konuşmayı beceremeyen, en mühim hasleti BAKİRE olmak olan kızı sevmeye zorlanmışız tüh!
Yanarım yanarım o yanlış kadını sevdiğimiz yıllara yanarım. Bir Lale Belkıs kahkahası atarım o yıllara ben!"
"Her son yas demektir. Sonlandırdığınız şeyle ilgili ne kadar az şey hissederseniz hissedin, bu böyledir."
"İnsan insan olduğu unutulunca isyan eder."
"O nesneler çünkü o tapınaktan (alışveriş merkezleri) koparılıp alındıktan sonra artık yanardöner ışıklarını ürettikleri haz ve sahip olma hıncını salgılamaz olacaklar artık.
Free Clipart Picture of a Yellow Smiley. Click Here to Get Free Images at Clipart Guide.com


7 Temmuz 2011 Perşembe

Serenad


Amerikalı bir profesörün ziyarete gelmesiyle Istanbul Üniversitesi'nde görevli Maya'nın hayatı değişir. Her yaşamda, her ailede birçok gizem olduğunu öğrenir. 
Profesör aslen Almandır, ölümsüz aşkı ise hayatını (Hitler'den kaçarken) Struma gemisinde kaybetmiş bir Yahudidir. Maya, profesörün büyük aşkına şahit olurken, kendi ailesindeki Ermeni babaannesinin ve Kafkas göçmeni anneannesinin de çektiklerini yeniden yaşar.

13 Nisan 2011 Çarşamba

Gözleri açık sevmek


"İnsanın kendi başından geçenden, ihtiyacından ya da hissettiğinden söz etmesi zordur. Herkes sürekli ötekinden bahsetmek ister."


"Yapılması gereken hiç çatışma yaşamayan, sürekli aşık ideal çift fantazisini bir yana bırakmaktır."

"Elimizdeki hayatla en iyisini yaşayalım. Mümkün olan en iyisini."

""Hiçbir şey insanın kendi dönüşümünü sevdiği varlığın yanında yaşaması  kadar muhteşem değildir."

"Ancak öğrenci hazır olduğunda öğretmen ortaya çıkar."

""En kesin, iyi ve zalim ayna bir çiftin ilişkisidir. En kötü ve en iyi yanlarımı en yakından yansıtabilecek olan biricik bağdır."

"İnsanlar olup bitenler hakkındaki yakınmalarını dile getirdikleri zaman yakınan insanda "ona özgü, onun özelliği" olanın ne olduğuna bakmak gerekir.

Örneğin eşinin bencilliğinden yakınıyorsa, kendi bencilliğiyle mücadele ediyor olabilir, ama bunu kabullenme iznini kendine vermiyordur."

"Bir parmağı eşini işaret ederken ,diğer üç parmağı kendisini işaret etmektedir. Orta parmak, yüzük parmak ve serçe parmak ona san belki bu suçladığın kişiden üç kez daha salak, cimri ve saldırgansın der."

"Hiç kimseden sevdiğimizden birinden ettiğimiz kadar nefret edemeyiz."

"Aşık olmak birbirine tastamam uymaları sevmektir, sevmekse farklılıklara aşık olmaktır."

"Bir taş yoluna çıkmadığı sürece asla seni rahatsız etmez" Hugh Prater

""Kendimde en çok inkar ettiğim yönlerimi karşımdakine yansıtıyorum."
"Bir şeyin beni başkasında ne denli rahatsız ettiğini fark ettiğim zaman, asıl kendimde ne kadar rahatsız ettiğini araştırmalıyım."

" "Karşımdakinde beni rahatsız edenin bende olmadığını düşünüyorsam, yapmam gereken hangi sorunumun altını çizdiğini araştırmaktır." Çünkü kendimdeki bir şeyi açığa çıkarmasa, rahatsız da olmazdım."

"Yaşamda beni mutlu eden bu: Kendimi ve başkalarını keşfederek ilerlemek, çatışmaların olmamasını beklemek yerine onları birer fırsat olarak görmek. Sorunlardan biri yansıtmaysa, öteki de gerçekten neye ihtiyacımız olduğunu bilmektir."
"Çocukluğumuzda ifade edemediğimiz acılarımızı bir sırt çantası gibi taşırız ve biz farkına bile varmadan hareketlerimizde ifade bulurlar."

" Ne yazık ki, geçmişte çözülmemiş öfkeleri ve ıstırapları kendi tepkilerimiz aracılığıyla yaşadığımız ilişkiye taşırız."

" Genellikle bu eski ıstıraplar bir ilişkiye girene kadar kendilerini göstermez."

"Yaralı çocuk ıstırabına değer verilmesini talep eder."

"Aşık olma sürecinde bu özellikleri sadece onda değil, kendimde de kabul ederim. Örneğin ben çok hareketli bir insansam, sakinlik, alıcı kapasite, içe dönüş beni büyüler. Öteki de benim dünyaya dahil olmamdan, ileri atılmamdan büyülenir."

"Bu durumda yapılması gereken karşımızdakinden gördüğümüz kendimizde hiç gelişmemiş, ya  da az gelişmiş olan yanlarımızı geliştirmektir. Böylece eşimiz düşmanımıza değil, öğretmenimize dönüşür." 

"Gerçekten çiftler onları bir araya getiren aynı nedenlerle mi ayrılırlardı?"

"Yazmak ilhamdır, kendini bize dayatır, zorla olmaz."

"Ötekinin ritmini kabul etmek. Bu nedenle sabırla senin için benimle temas kuracağın zamanın gelmesini bekliyorum."

"Ötekinin ritmini kabul etmenin önemini biliyorum.İnsanların kendilerini baskı altında hissettiklerinde kaçtıklarını biliyorum."

"İnsanların çoğu ötekini kendi duruşlarının doğruluğuna ikna etmeye uğraşırken kavga ederler.
Halbuki doğru duruş diye bir şey yoktur."

" Ötekinin onayına ihtiyaç duymak yerine farkı kabul etmek."


"Eğer çocukken ebeveynlerimizin onlardan daha fazla ilgi, sevgi, memnuniyet ya da oradalık istememizden hoşlanmadıklarını fark edersek, ihtiyaçlarımızı saklamayı öğreniyoruz.. bu noktada ihtiyaçlarımızı hissetmemeyi  öğreniyoruz.
İhtiyaçlarımızı kaydetmemek...
"Benim hiçbir şeye ihtiyacım yok. Ben kendim hallederim. Bu düşünceye sadık kalarak gerçekten ne olduğumuzu unutuyoruz. Bize gerçek neşeyi, iç huzuru, ve hazzı getirecek şeyleri bilemez hale geliyoruz."
"Tüketim toplumu bize kapının Sahip Olmak olduğunu işaret ediyor. Almak, harcamak ve değiştirmek de anahtarları.."


"İnsanın ihtiyaç duyduğuna kavuşamaması çok ıstırap verir ve temel sorun budur.
ancak bu ihtiyaçlarımın neler olduğunu öğrendikten sonra onları tahmin edebilirim."


"Zaman sevdiğin kişiyle yüz farklı yerden ilişki kurabileceğini gösterdi. Senin her zaman söylediğin gibi "Her çift kendi düzenini kurar."

"insan aşık olunca, ötekini olduğu gibi görmez, öteki aşık olanın idealize ettiği unsurları yansıttığı bir ayna görevi görür."

"Hissettiğinin aşka hükmetme ihtiyacından başka bir şey olmadığını göstermeye çalıştığımda bana kızdı.'

" Eşimizin üzerinde karmaşık kontrol mekanizmaları yaratmaksa, neden kendi patolojik sahip olma ihtiyacımızı kontrol altına almaya uğraşmayalım?"
" Onu kaybetmenin bana çok fazla ıstırap vereceği bahanesiyle onu izlemektense, neden kendi hastalıklı kıskançlığımı tedavi etmeyeyim?"

"İlişkiler sürecekleri kadar sürer, yani her iki kişinin de büyümesine olanak sağladıkları sürece"

Sonsuza kadar yinelenen bir ilişkiyi sürdürmenin biricik yolu daima bırakmayı bilmek ve buna hazır olmaktır."


4 Nisan 2011 Pazartesi

Pembe panjuru sök

"... bedeller ödeyen, kariyer derken çocuğu erteleyen, çocuk derken evliliğini ezip geçen kadınlar.
Son tahlilde evdeki adama, sokakta yeni tanıştığı bir kimseye gösterdiği 
hassasiyeti nezaketi göstermeyen insanlara dönüşme sürecini anlatıyor bu kitap."

"Çocuk olunca da başka bişey, o başka bir şey olunca da başka bir şey. İnsanoğlu böyle değil miydi?"


"Herkes bi gün çekip gitmek ister fakat çoğu kadının ve erkeğin, 30'lu yaşları geçmişse, kuşatılmış hayatları vardır."

"TV kapandığında otomatikman Mehmet'in de gözleri kapanıyordu."

31 Ocak 2011 Pazartesi

Mutluluk projesi

Gretchen Rubin, sorunsuz gibi hayatında aslında çok da mutlu olmadığını fark etti ve 
12 ay boyunca sürecek, her ay başka bir konuyu ele alacağı bir proje başlattı :Mutluluk Projesi
Önce kendine bir takım kurallar koydu:
1. Kendin ol!
2.Kafaya takma!
3.Hissetmek istediğin şekilde davran!
4. Bugünün işini yarına bırakma!
5.Kibar ve adil ol!
6.Sürecin keyfini çıkart!
7.İstiflemekten vazgeç!
8.Sorunu belirle!
9.Rahatla!
10.Yapılması gerekeni yap!
11.İnce hesaba girme!
12.Sadece sevgi olduğunu unutma!

Ve altını çizdiklerim:
"Gerçekten büyük olan fikirler yürürken ortaya çıkar."
Nietzsche

"İnsanların kendilerini yorgun hissetmesinin bir nedeni de ışıktan yoksunluk olup, beş dakikalık gün ışığı bile kişinin ruhsal durumunu iyileştiren serotonin ve dopamin gibi beyin kimyasallarının üretimini tetikler."
Samuel Jhonson bir zamanlar ailesel tatmin için verilen paradan daha iyi yere harcanmış para yoktur demiş.


"Küçük şeyleri inceleyerek mümkün olduğunca az sefalete ve mümkün olduğunca fazla mutluluğa sahip olma sanatına erişebiliriz." Samuel Johnson

"Bir ilişkideki yıkıcı etkilerinden dolayı Mahşerin Dört Atlısı, umursamama, savunmaya geçme, eleştirme, aşağılamadır." jhon gottman


"Ciddi olmak kolay, neşeli olmak zordur." K.Cherston

"Her gün yaptıkların arada bir yaptıklarından daha önemlidir."

"Kimi şeyleri başkaları için yaparsan, sonunda kendini o insanlraın sana müteşekkir olması, seni takdir etmesi gerektiğini düşünür halde bulursun. Ama kendin için yaparsan, başkalarının başka şekilde tepki vermesini beklemezsin."
"Huzursuz bir vicdan ağzınızdaki saç teli gibidir." Mark Twain

"Anne mutlu değilse kimse mutlu değildir."

"İyi bir insan her zaman mutlu değildir, ama mutlu insan her zaman iyidir."
Oscar Wilde

"Aşk diye bir şey yoktur, sadece aşkın kanıtları vardır. " Pierre Reverdy

"Güneşin öfkenizin üzerine batmasını izin vermeyin."

"Görünüşe göre bir şeye hakim olmak için duyulan heves, doğuştan gelen beceriden daha önemlidir.

" Kişi için en büyük mutluluk kendi olmaktır" Erasmus


"Günler uzun ama yıllar kısadır."

"Mutlu insanlar mutlu olayları, bunalımdakiler ise mutsuz olayları daha iyi anımsar."

"Yaratıcılık açısından fikirleri çağlayan gibi akıtmak, çay kaşığıyla sadaka verir gibi dağıtmaktan iyidir."

"seven kişi hesap tutmaz."


LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...