4 Kasım 2014 Salı

Anastasya (Çınlayan Sedir)


Kitap, Rus tayga ormanlarında yetişen çınlayan sedir ağacından bahsediyor. 
Şurada anlatmıştım, çınlayan sedir ağacını…
Kısaca çınlayan sedir ağacı çok bilge bir ağaç.
Bütün hayatı boyunca evrenden bilgi ve enerji topluyor
ölmeye yakın çınlamaya başlıyor.
Gelin beni kesin ve bilgiyi paylaşın diye… 

Mesela şu kolyeler de çınlayan sedir ağacından…
Düzenli taktığınızda (çınlama bilgeliğinden dolayı) tümüs bölgesini dengede tutuyor. 

Kitabın kahramanı Anastasya, 
ormanda yaşayan, Şaman kültürüyle doğaya kulak veren genç bir kadın.
Doğanın bilgeliğini yolu oraya düşen kitabın yazarı olan genç adama anlatıyor kitap boyunca.

Tohumların bilgeliğini anlatıyor mesela.
Tohumların özünde bütün evrenin bilgeliğine sahip olduklarını söylüyor.
Tohum ekenlerin, dikim yapmadan önce avuçlarına tohumları almalarını
kuvvetlice üflemelerini söylüyor. Böylece tohum,  o kişinin bütün sağlık bilgisini nefes ve tükürükle alıyor. Ve topraktan, doğadan o kişiye şifa olacak bilgiyi de bünyesine toplayarak 
meyvesini sahibini iyileştirecek meyve haline geliyor.

Tabii bu doğayla uyum içinde, doğayı dinleyerek yaşanıyor.

Sonra eğitimden bahsediyor, sorguluyor.
"Onca yandaşı olan, en azından insanların çoğunun inandığı dinleri, türlü öğretileri kuran tüm o büyük düşünürlerin istisnasız hepsi, öğretilerini kurmazdan evvel neden ille ve özellikle bir ormanda inzivaya çekilir, kendilerini tecrit eder? Dikkat edin, dünyanın en büyük akademisinde değil, basbayağı ormanda inzivaya çekiliyorlar! " 

Yani asıl özgün bilgi, öz'den geliyor :)

"Teknolojik dünyanın insanları, doğada bulunmayan bir şeyi keşfetmiş değil henüz. Hatta tamamen yapay görünen sistemler bile doğadakilerin zavallı birer kopyasıdır." diyor.


"Tanrı sediri, kozmik enerjiyi biriktirsin diye yarattı…"

"Habis duyguların altındaki insan, karanlık ışınlar yayar. Karanlık ışınlar yükselemez ve Dünyanın derinliklerine gömülür. Yeryüzüne tekrar yansımaları volkanik patlamalar, depremler, savaşlar şeklinde olur."

"Enerjiyi biriktiren sedirler, nadiren de olsa kimi zaman bu enerjiyi geri vermez. Böyle sedirler beş yüz yaşına geldiklerinde çınlamaya başlar. Ağaç bu pes tonlu çınlamalarla konuşur, kendisini kessin, biriktirdiği enerjiyi dünyanın hayrına kullansın diye insanlara işaret verir. Sedirin çınlaması bu manaya gelir işte.3 yıl boyunca çınlar. Üç yıl boyunca insanlarla iletişim kuramazsa evrenden alıp biriktirdiklerini insana doğrudan verme imkanını kaybeder." 

"insanı dünyada yaşayan diğer tüm canlılardan ayıran tek şeyin araç gereç yapma kabiliyeti olduğunu mu sanıyorsun Vladimir?"

"Ben ceketle dolaşırken sen neden üşümüyorsun?""
"Çünkü elbiselere sarınıp soğuktan da sıcaktan da korunan insanın vücudu zamanla çevresindeki doğa koşullarına adapte olma becerisini yitirir. Benim vücudum bu becerisini yitirmediğinden elbiseye ihtiyaç duymuyorum."

"burada tek başına yaşamak sıkıcı değil mi Anastasya? Televizyonsuz, telefonsuz, yapayalnız? 
Televizyon dediğin nedir ki? Kimi resim ve konuları, neredeyse yoz bir hayal gücü yardımıyla insana sunan bir aygıt. Ben, kendi hayal gücüm yardımıyla dilediğim her konuyu, her resmi, en fantastik bağlamda kurabilir, üstelik kendimi de bunlara dahil ederek konuyu etkiliyebilirim. 
Peki Telefon? 
İnsan diğerleriyle telefon olmadan da konuşabilir. Bunun için gerekenler irade gücü, iki tarafın da isteği ve gelişmiş bir hayal gücüdür yalnızca.

"Tanrı insanı kendisinin bir sureti ve benzeri olarak yarattı. İnsana özgürlüklüklerin en büyüğü verildi. Karanlıkla aydınlık arasında özgürce seçim yapmak. İnsana ruh verildi. Görülen her şey insanın kontrolündedir, hatta Tanrı'ya karşı bile özgürdür. Onu ya sever, ya sevmez. İradesinden başka hiçkimse ya da hiçbir insanı yönetemez. Tanrı insandan, sevgisine sevgiyle karşılık vermesini ister ama yalnızca özgür, mükemmel insanın sevgisidir istediği, yani tıpkı kendisi gibi olanınki."

"Tüm insanlar aynı anda ikinci güneşi isterse o anda beliriverir." 

"Duaların da belli harf kombinasyonlarından oluştuğunu zaten biliyorsunuz.Bu kombinasyonlar da aydınlanmış insanlar tarafından Tanrı'nın da yardımıyla oluşturulmuştur.

İnsanın içinde aydınlık duygular belirdiğinde muhakkak vücudun tüm organlarına da hayırlı bir etki yaparlar.

" Toplulukların başında bulunan insanların, insanlara davranış şekilleri, onları yapmaya zorladıkları şeyler, nüfuzlarını kullanarak yarattıkları hava, çevrelerindeki insanların iyi ya da kötü hissetmesine neden olur. Çoğu iyi hissederse, herbirinden aydınlık ışınlar çıkar ve kolektif bir aydınlık oluşur. Ama kötü hissedince, karanlık olur."

Başlangıçta SÖZ vardı. Söz Tanrı'yla birlikteydi ve Söz Tanrı'ydı.

16 Eylül 2014 Salı

Deli duman


Gezi dönemini anlatmak için ilginç bir yol diye düşündüm ilk sayfalarda.
Ama sonrası ve final biraz zayıf geldi açıkçası.
Kitabın en hoşuma giden yanlarından biri siyasi partilere verilmiş isimler:
"Ya Kime Vereceksiniz Mecbur Bize Partisi" gibi :))

Kitabın kahramanının kız kardeşi, yetenek yarışmasına katılıp
Micheal Jackson taklidi yapmayı planlarken,
Gezi patlak verir.

O da tomaların önünde dans ederek ilgi çekmeyi hesaplar; )



7 Ağustos 2014 Perşembe

YAZ



"Biliyorum… Bütün bir dünyanın bir oyun ve oyalanma olduğunu…"

Belki de hayatta öğrendiği ilk şey kaybetmek olan çocuklar için hayal kurmak, hayata tutunmanın ve bir günü sürdürebilmenin tek yoludur.

Böylece o akşam, bir trene binip uzaklara, başka bir ülkeye başka bir zamana gidemeyeceğimi anladım.
Bunu yapabilmemin tek yolu vardı ve ben onu yapmaya karar verdim, yazmak.

Sanırım insan bir şeye inanmak isterse ne olursa olsun, kaç yaşına gelirse gelsin fark etmiyor, inanıyor.

İnsan kitaplarla, hayallerle kendi odasında dünyada başına gelecek her şeyden uzak ve huzurludur.

Yalnızca birkaç semt öteye gitmek bile bunca zaman alırken birbirinden böylesine uzak iki dünya arasındaki geçişin saniyelere bağlı olması ne garip!

Sanki içimizdeki bir şey çıkıp gidiyor ve artık konuşamayıp hareket edemediğimiz için küçük bir törenle insanların olmadığı başka bir yere, bu dünyanın altında bir yere uğurlanıyor, oyunun dışında kalıyorsunuz. 

"serin, loş, umursamaz bir evdi.Burası içine girdiğiniz an nedensiz bir biçimde kendinizi oraya aitmiş gibi hissettiğiniz evlerdendi. 

Hayatım boyunca kiminle tanışsam bir an gelir onun çocukluğunu düşünürüm. Birine çok kızdığım zaman, nefret ettiğim zaman hep bunu düşünürüm. O zaman kimseye kızamam.

Aşk aslında sözcüklere döküldüğü zaman var. Büyük unutulmaz aşkların en önemli özelliği yazılmış olmaları…

Verilen bir öpücük asla kaybolmaz.





5 Haziran 2014 Perşembe

Denizin hikayesi



"…O çok özel bir çocuk.Şimdiden yaşanmışları, birikmişleri ve hayatla görülecek hesapları var. En güzeli de tüm bunlara rağmen beni yanıltarak hem büyümeyi, hem çocuk kalmayı başarıyor."

"Yaranmak insanlık suçu. Kendi insanlığını öldürmek…"

"Artık Matrix'i çözmüş Neo gibiyim,tüm kodları anında görebiliyoruz."

"Son dönemde uydurduğum sadeleşmek kavramı da beni hem oyalıyor, hem eğlendiriyor."

"Her şey siyah ve beyaz olursa belki arada kendi rengimi bulma şansım olur diye tüm fazlalıklardan kurtuluyorum." 

"En güzeli de insan israfından kurtulmam. Kalabalıklarla oyalanan, yüzeysel ilişkilerle çevrelenmiş ve giderek yorucu hale gelen gereksiz telefon sohbetlerinin, yazışmaların, görüşmelerin, hepsinin üstünü birer birer çiziyorum. Beni gerçekten uzaklaştıran, kafamı dağıtan çerezler defolup gidiyor."

"İşin açıkçası ben bu kızdan hiç haz etmedim. Onun da arası benimle limoni idi. Ama sokağın riyakarlığı işte. Hepimiz birbirimizi çok seviyormuş, özlüyormuş gibi davranıp arkamızı döndüğümüz anda silme tuşuna basıyoruz."

"Zaten bitecek olana başlamamak, başlamışsan da hep bitecek gibi yaşamak lazım. Hayat bana ne güzel dersler veriyor."

"Aşkla bilgi ne kadar özdeş.Bilmeyen ile sevmeyenin yükü, bilen ile sevenin omzunda."

"Yaşamanın tadını çıkarmaktan korkana aptal derim."
VE dünyadaki yazıyı buldum böylece.

"Ukalalığım, kendini beğenmişliğim, egom. Benim korunma kalkanım sandığım Bermuda Şeytan Üçgenim. İçinde boğulduğum iğreti dünyam. Gerçekte ise zayıf, korunmasız, saf, küçücükmüşüm.
Başkalarına rol yapabilirsin. Ama benim gibi kendine de rol kesersen bir yerde oyun biter."

"Aşık olduğumda sadece aşkı yaşadım ve diğer her şeyi kaybettim."

"Göğsünde kalbinin attığı hizaya kadar gir dalgaların arasında ve hayatını düşünmeye başla. Deniz sana kim olduğunu anlatacak ve hikayene mutlu son yazmayı öğreneceksin."

22 Mayıs 2014 Perşembe

Sessizlik öncesi fırtına


"Bu böyle olmak zorunda mı? Bunun nedeni ne?"

Bu sorunun yanıtı: Evet böyle olmak zorunda. Olan şeylerin hepsi, hayatın kendi akışı içinde gerçekleşiyor ve bütün hayat, belli bir formüle göre döngüler halinde ilerliyor.

Hiçbir şey ölmez ve hiçbir şeyi öldüremezsiniz. Hiçbir şeyi yok edemezsiniz. Bir insanı, bir hayvanı veya bir bitkiyi yok edemezsiniz. 

Dünyadaki hayat devam edebilmek için değişmektedir. Değişiyor olması, devam edeceğinin garantisidir.

'Korkacağımız hiçbir şey yok, korkunun kendisinden başka."

İhtiyaç duyduğumuz şey somut değil, zihinsel bir devrimdir. 

Aynı renkleri kullanarak ve aynı noktalara aynı fırça darbelerini indirerek daha iyi bir resim çizemeyeceğimizi çok net bir biçimde görüyoruz. 
Bir şeyleri değiştirmemiz gerek.

Revizyon: Bir şeyin kapsamlı bir biçimde gözden geçirilip onarılması

Evet bir şeyin onarılması. Yok edilmesi değil, onarılması 

Yeni bir çağa adım atarken yapmamız gereken ilk şey geçmişimiz hakkında sorumluluğu üstlenmektir.

Ama bunda aşırıya kaçmayın. Bir suçu üstlenmekten değil, kontrolü ele almaktan söz ediyorum.

İmkansızlık doktrinini reddedersek elimizden bir şey gelmeyeceği inancını terk edersek, doğamız nedeniyle davranışımızı kontrol edemeyeceğimiz düşüncesini bir kenara bırakırsak, önümüze yeni bir gelecek serilir. yeni bir yarına uyanabiliriz. 


30 Mayıs 2011 tarihinde Almanya nükleer enerjiyi 11 yıl içinde tamamen bırakmayı planladığını duyurmuştur. Geçici olarak kapalı duran 17 nükleer tesisin sekizinin kalıcı olarak kapatıldığı Alman hükümeti tarafından açıklanmıştır. Geriye kalan 9 tesis de 2022 yılına kadar kapatılacaktır.

Kişisel olarak hiçbir şey yapmamaktansa bir şeyler yapmak gerektiği konusunda çok fazla şey olmadığına inanıyorum. Siz hazırsınız, ben de hazırım.

Yüzyıllardır resmi olarak bir dine veya kültürel inanca bağlı birçok insanın telaffuz edemediği önemli bir cümleyi bu insanlar telaffuz edebilmiştir.

Bildiğimizi düşündüğümüz her şey yanlış olabilir.

En azından eksik olabilir.

Klanlar, kabileler ve daha sonra da uluslar olarak bir araya gelişimizdenbu yana sürekli ayaklanıyoruz.
Neden hiç son bulmuyor? Bunu sona erdirmenin yolu nedir?
Bunlara nasıl son verebileceğimizi de söyleyebilirim. Son bir devrimle, Sessizlik öncesi Fırtına bunu anlatıyor. Bu kadar uzun süredir bunlara neden olan şeyi.

İnsanların ölümü göze almasını gerektiren bir devrim değil. İnsanlardan sorgulamasını isteyen bir devrim. İnsanların kendilerini ve başkalarını sorgulamaya davet eden bir devrim. Bu her şeyi öylesine değiştirebilir ki, sonunda şiddete dayalı bir devrime bir daha asla gerek duyulmayabilir.

Yukarıda olan aşağıdakine benzer, bir tek şeyin mucizelerini yaratmak için.

İktidarkonumundaki insanlar özgürlük sözcüğünü başkalarına kendi istediklerini yaptırmanın bir yolu olarak özel bir anlamda kullanmayı öğrenmiştir. 

Kendilerine söyleneni yapmadıkları takdirde akla hayale gelebilecek en korkunç sonuçlarla karşılaşma tehdidi altındayken hiç kimsenin gerçek anlamda özgür olmayacağını herkes pekala anlayacaktır. Yalnızca bir ikiyüzlü  ya da ahmak, bu tür bir seçimi özgür olarak nitelendirir.

Milyonlarca insan, özgürlükleri garanti ederken aslında kendilerini özgürlükten yoksun bırakan siyasi retoriği kabul eder ve hayattaki seçimlerimizin yalnızca bizden istenenleri yaptığımız takdirde özgür olacağına çünkü Tanrı'nın isteğinin bu olduğunu söyleyen dini öğretiye inanır.

İki ruh tesadüf eseri karşılaşmaz.

En yüksek davranış itaatten değil, insanın kendisi olmasından doğar. İnsanlığın en harika tepkileri emredilen şeyi değil, daima arzulanan şeyi yansıtır. 

Hayattaki bütün değişimler içten gelir.

Şefkatli, cömert, bağışlayıcı veya mutlu olmayı seçerseniz, öyle olursunuz. Çünkü bunları olan bir insanın düşündüğü, konuştuğu ve yaptığı gibi düşünür, konuşur ve yaparsınız.
Bunun üzerine şefkatli, cömert, bağışlayıcı ve mutlu insanların hiçbir çaba sarf etmeden sahip olduğu şeyleri kendinize çekmeye başlarsınız. 

Dünyadaki insanların yüzde %98'inin zamanlarının yüzde 98'ini önemsiz şeylere harcadığını neden burada olduğumuzla en ufak bir ilgisi olmayan şeyler uğruna heba ettiğini birdenbire fark ettim.




24 Nisan 2014 Perşembe

Annem ve BEN ve ANNEM


"Güç ve kararlılık. Seni seviyorum ve seninle gurur duyuyorum. Bu ikisi oldu mu, herhangi bir yere, istediğin her yere gidebilirsin."

"Doğru olanı yap. Kimsenin seni yetiştirildiğinden farklı bir şekle sokmasına izin verme."


"Seninle ve senin ilgilenilmesini gerektiğini söylediğin herkesle, sen nasıl istersen o şekilde ilgileneceğim. Buradayım. Sana tüm benliğimi getirdim. Ben senin annenim."

"Tosh Angelos. Canım kızımı sevdiğin için sana hayranım."

"Kendi iyiliğin için kendini korumalısın ve Guy'ın iyiliği için annesini korumalısın."

"Bu dünyada bir yerlere geleceksin bebeğim, çünkü sende her şeyi riske edebilecek cesaret var. Eğer başarısız olursan da, tek yapman gerekenin tekrar denemek olduğunu biliyorsun."

"Dünyanın  dört yanında bir koroyu ya da senfoniyi ya da bebeklerinin ağladığını duyamayan milyonlarca insanı düşün. Yaz oraya, Duyabiliyorum, Tanrı'ya şükür. Sonra bu kağıdı görebildiğini yaz ve dünyanın dört bir yanında bir şelaleyi, çiçeklerin tomurcuklanışını ya da sevgililerinin yüzünü göremeyen milyonlarca insanı düşün. Yaz oraya, Görebiliyorum. Tanrı'ya şükür. 
Sonra okuyabildiğini yaz oraya. Dünyanın dört bir yanında o günün haberlerini, memleketten gelen bir mektubu, yoğun bir sokaktaki dur işaretini ya da…

Kalemi aldım ve başladım
"Duyabiliyorum.
Konuşabiliyorum.
Oğlum var.
Annem var.
Abim var.
Dans edebiliyorum.
Şarkı söyleyebiliyorum. 
Yemek yapabiliyorum. Okuyabiliyorum.
Yazabiliyorum."

Şimdi yaz, çok şanslıyım. Ve minnettarım.Bu çalışmanın sonrasında hayatımda suların her zaman sakin akmayabileceğini, yaşantımın zorlayıcı günlerinin parlak ve ümit verici olabileceğini, fakat olmayabileceğini de kabul ettim. Bu yüzleşmeden beri, günlerim fırtınalı ya da güneşli de olsa ve gecelerim ihtişamlı ya da yalnız da geçse minnettar olma tutumumu koruyorum. Eğer karamsarlık, düşüncelerimi işgal etmekte ısrarcıysa, her zaman yarının olduğunu hatırlıyorum. Bugün mutluyum."

"Bebeğim karşılaşabileceğin her duruma karşı hazırlıklı ol. Yanlış olduğunu düşündüğün hiçbir şeyi yapma, yalnızca doğru olduğuna inandıklarını yap ve yaşantının da bunu yansıtmasına özen göster. Söylediğin her söz, her koşul altında tekrar söyleyebileceğin şeyler olsun. Yani söyleyeceğini yalnızca kapalı kapılar ardında değil, gerekirse devletin kapısında da söylemeye hazırlıklı ol ve kalabalığı çekmek için insanlara yirmi dakika ver. Her olumsuz durum, şiddetle gözdağı verilerek çözülmez. Çözüm için aklına güven ve onu takip edecek cesarete sahip ol."

"Eğer kendini korumazsan, başkasından korunma bkleyen bir budala gibi gözükürsün. "
Bir kadının başka birinin desteğini istemeden önce kendi kendini koruyabilmesi lazımdı.



14 Nisan 2014 Pazartesi

Dört Bilgelik

Yeryüzü bekçilerinin bilgeliği, gücü ve zarafeti...

Kızılderili erkek ve kadın şamanların kurduğu gizli topluluklar bin yıl boyunca bilgelik öğretilerini özenle muhafaza etmişler ve doğanın hizmetkarlığı görevini itina ile üstlenmişlerdir. "Yeryüzü bekçileri…"

And dağlarında ve Amazon'da "Laika" adıyla bilinirler.
Yeryüzü bekçilerinin uygulamaları ve bilgeliği bize kendi hayat hikayemizi nasıl yazacağımızı öğretir.
Şamanların deyişiyle "dünyayı düşleyerek yaratmayı."

….

"Eski dişil yöntemleri ve değerleri geri getirebilmek için bir hareketlenme mevcut. Örneğin, birçok insan eril teolojinin merkezindeki piramit biçimli emir komuta zincirini reddetmektedir. 

….

3 ana rol vardır. 
Kurban, suçlu ve kurtarıcıdır.
……

Hikayenizden dışarı çıktığınızda diğerlerine karşı önyargılarınızdan kurtulursunuz.
Rahibe Theressa " Tanrı bizi küçük şeyleri büyük sevgiyle yapmamız için yarattı."

….Tarihi yükünüzden kurtulmak istiyorsanız, atalarınızı onurlandırmanız gerekir; eğer bunu yapamazsanız sizinle birlikte yaşayama ve yaşamınızdaki her çaba ve ilişkiye musallat olmaya devam ederler. 

"Neden oğlum olduğunu anlayana kadar benim hayatımı yaşamaya devam edeceksin."

Neden var olduğun anlayana kadar benimi hayatımı yaşamaya devam edeceksin.


Ortak hissiyata dahil olmayı reddettiğinizde farklı bir perspektif edinirsiniz.


… YA ders çıkarırız ya da ıstırabımızın içinde boğulmaya devam ederiz. Doğuda buna karma çemberini kırıp, dharmaya geçmek denir. Laikalar ise mutluluğu öğrenmek der.

Hikayemizin ne kadar büyük olacağına aynı küçük bir çocuğun düştüğünde hemen annesine "nasıl tepki vermeliyim? Bu kötü bir düşüş müydü? diye sorarmışçasına bakması gibi, genellikle diğerlerinden aldığımız tepkiye göre karar veririz.

Acı çekmekten bir kez vazgeçtiğimizde travmalardan, çatışmalardan ve kötü şanstan ders çıkarmayı bırakabilir ve bilgiyi doğrudan bilginin kendisinden öğrenmeye başlayabilirsiniz.

"Önümde güzellik , arkamda güzellik, dört bir yanımda güzellik.- bu sözcükler bir Navaho şükran duasına, dünyada yalnızca güzellik gören birine aittir.

Etrafınızdaki güzelliği gördüğünüzde güzellik de sizi en umulmadık yerlerde bile arayıp bulacaktır.

Tüm  diğer kaygılarımızın yanında para kaybetmekten tutun da önem verdiğimiz insanlar tarafından reddedilmeye kadar- en büyük korkumuz yok olmaktır.

Yani bizler ölümün arkasında birçok neden olduğuna inanırken, Laikalar yok oluşumuzun arkasında tek bir neden olduğunu söyler, o da korkunun hücrelerimize dokularımıza yerleşmin olan karanlığıdır.

Üzerinde çalışacağınız önceki yaşamlar, en çok acı çektiğiniz, en çok güce ve bilgiye sahip olup da bunu kötüye kullandığınız ve yine en çok güce ve bilgiye sahip olup bunu diğerlerinin hizmetine sunduğunuz hayatlarınız olacaktır.

Aslında biz etrafta olmasak da güneş dünyanın etrafında dönmeye devam edecek ve insanlık bir şekilde ayakta kalmayı başarabilecektir. Kendimizle ilgili bu gerçekle yüzleşmekten korkan ego bizi kendi önemimize sarılma ikna eder.

Kendinize verdiğiniz önemi törpülemeye çalışın. En başarılı ve ilginç insanlar genelde kendilerini çok ciddiye almayanlardır. 

Birilerinin sırf asil kurtarıcı ya da kurban olabilmek uğruna sizi kavgaya davet etmesi sizin bu davete icabet etmeniz gerektiği anlamına gelmez. Özellikle size en yakın insanlar damarınız basma konusunda uzmanlık sahibidirler. Eşiniz ve çocuklarınız sizi nasıl kolaylıkla çıldırmanın eşiğine getireceklerini ve kavgaya çekeceklerini çok iyi bilirler.

Yeryüzü bekçileri, işgalci ile kavga ederseniz hiçbir zaman kazanamayacağınızı söylerler, aslında en iyi ihtimalle bir beraberlik elde edebilirsiniz. Asıl soru şudur :Haklı olduğunuzu mu kanıtlamak istiyorsunuz, yoksa rakibinizle iletişim kurup ortak bir zemin bulmak ve kazanmak mı? Kendi bakış açınızı korumak ve hakim kılmak istiyorsunuz, yoksa sorun çözmek mi?

"Baze eşime bu beni kendimi savunmaya itiyor diyerek onun kavga davetini reddederim."

"Işıltılı savaşçılar olarak korkunun ötesine adım atar ve neyle karşılaşırsak karşılaşalım sunduğumuz şey, sevgi ve güzellik olmasını sağlarız.

Farklı elimizle yemek yemek, eve farklı bir yoldan gitmek ve üzüldüğümüzde somurtmak yerine gülümsemek gibi gündelik rutinimiz ve alışkanlıklarımızda ufak değişiklikler yaparak daha yaratıcı, açık ve çocuksu bir duruma gelebiliriz.

Bir nesneyi değeri olabileceği için saklamaya devam etmeniz gerektiği inancından kurtulun.

Pekçok Amerikan yerlisi her hareketlerinin gelecek yedi kuşağı etkilediğine inanır.

Eylemlerimizin yedi kuşak boyunca devam edeceğinin bilincinde olduğumuzda, karımızı koruyarak çevreye ne kadar atık gömebileceğimizin hesabını yapmayız, bunun yerine, kaynaklarımızı zehirlemenin gerçek bedelini düşünürüz.

Sonuçta, insanlara en çok sakladığımız şeyler görünür.

Şeffaflık söylediğiniz ve olduğunuz kişi arasında uyum sağlamaktır.Olduğun gibi görün anlamına gelir.

Çok bilmişin güvensizlik hissini ve kendisini zeki ve önemli hissetme ihtiyacını anlar ve ona merhamet duyarız. 

Bu insanları öğretmenlerimiz olarak görür ve insanları tüm kusurlarıyla kabul edebilmek istediğimiz hatırlattıkları için minettar oluruz.

13 Ocak 2014 Pazartesi



Tanrı ve Şeytan 7 gün süren bir mücadeleye girerler.
Daha doğrusu, birilerini görevlendirirler bunun için.
Kim galip gelirse, bundan sonra o dünyada hakim olacaktır. 
Ama hesap öyle olmaz.

Her şey bambaşka gelişir…


"Yedi gün boyunca, en iyi ajanımız olarak kabul ettiğimiz kişiyi insanların arasına göndereceğiz. 
İnsanlığı daha fazla iyiliğe ya da kötülüğe yönlendirmeyi başarabilen kendi tarafına zafer getirecektir." 

"El yazmasını, Tanrı ve Şeytan kendi elleriyle imzalamışlardı."

"İnanılmaz biçimde iyi bir şey yapmanız gerekseydi, dünyanın akışını değiştirecek bir şey, ne yapmayı seçerdiniz?"
Dünyada açlığı ortadan kaldırırım derdim, bütün hastalıkların kökünü kazırdım, kim olursa olsun kimsenin bir çocuğun haysiyetine zarar vermesine izin vermezdim. 
Tüm dinleri barıştırırdım, yeryüzüne büyük bir hoşgörü tohumu serperdim, tüm yoksullukları da ortadan kaldırırdım sanıyorum. Evet, tüm bunları yapardım. Eğer ben Tanrı olsaydım…"

"Peki O'nun bunu niçin yapmadığını hiç kendinize sordunuz mu?"

İyilik sonsuz sayıda ufak tefek özen ve ihtimam dan oluşur. Bunlar uç uca eklendiğinde sonunda belki de bir gün dünyayı değiştirecektir. Rastgele birilerine sor bakalım, insanlığın gidişatını iyiye döndürmüş beş kişi saysınlar sana. Bilmiyorum örneğin ilk demokrat, antibiyotiği keşfeden ya da barışı sağlayan biri… Ne kadar tuhaf gelse de, pek az insan onların adını söyleyebilir, ama hiç tereddütsüz beş diktatör adı sayabilirler."

"Pekiyi iyilik yapmak için en iyiyi gerçekleştirmek için ne yapardınız?"
"Yanımdaki herkese bütün olasılıklara dair ümit verirdim. Biraz önce harika bir şey keşfettin, farkına bile varmadan…" 
"Benim durduğum kemerin önünden geçerken bana gülümsedin. Ardından, sık sık buraya yemek yemeye gelen o dedektif arabayla geçti, Suratından hiç eksik etmediği somurtkan haliyle bana baktı. Bakışlarımız karşılaştı. Ben ona senin gülümsemeni aktardım. sonra da onu ayrılırken gördüm.  Dudaklarında senin gülümsemen vardı. O halde, birazcık ümitle o da göreceği kadın ya da erkeğe bu gülümsemeyi iletecek. Ne yaptığını anlayabiliyor musun? Kötü olma ihtimaline karşı bir tür aşı buldun sen. Herkes böyle yapsa, günde yalnız bir kez, sadece gülümsese, yeryüzünde dolaşacak mutluluğun bulaşıcılığını hayal edebiliyor musun? İşte o zaman bahsi kazanmış olursun."

"küçük pislikböceğinin üzüntülü olduğu hiç görülmez, buradadır ve bir sabah yok olur, nasıl olduğu anlaşılmaz." 

"Kelebeğin kanat çırpışı teorisi buna denir. Asya'da kanat çırpan bir kelebeğin havanın yerini değiştirdiği, bunun da yankılana yankılana, Florida sahillerini talan eden bir siklon halini alabileceği varsayılır."

"Aşk bir umut parçasıdır, dünyanın sürekli olarak yenilenmesidir, vaat edilmiş toprağa götüren yoldur. İnsanlığın zekayı yaratması için farklılığı yarattım. Homojen bir dünya korkunç sıkıcı olurdu. Hem ölüm, sevmeyi ve sevilmeyi bilen erkek ya da kadın için yaşamın bir anıdır yalnızca." 

"ilk izlenimin iyi olması için asla ikinci şansı olamaz insanın!"

"Gün boyu iyi niye vaaz ediyorsunuz, ama edimden yoksun kalırsa içilen antlar bir işe yaramaz. Beni yargılama, benzerinizim, diğer yarınızım." 

"Berlin Duvarı'nın yıkıldığı gün, erkekler ve kadınlar sokaklarının birbirine benzediğini keşfettiler. Her iki tarafta da , sokaklar evlerle çevriliydi, yollarda arabalar dolaşıyordu, gecelerini sokak lambaları aydınlatıyordu. Mutluluklar ve mutsuzluklar aynı değildi, ama Batı'nın çocukları da Doğununkiler gibi fark ettiler ki, karşıt olan şey kendilerine anlatılmış olana benzemiyordu."

"Seni tanımadan önce yeryüzündeki gerçek mutluluğun yalnızca kitaplarda olduğuna inanıyordum, ama bir gün sen bana, en kötümüzün bile daima bir yerlerde saklı kanatları olduğunu söyledin, onu mahkum etmek yerine bu kanatları açmasına yardım etmeli dedin." 

"Mutluluğu ıskalama, insan mutluluğun altından geçmelidir."

"İmkansızlıkların arasında daima gizli bir isyancı bulunur."

"Senin tek bir anın tüm sonsuzluğa değer." 

"Tamamen kusursuz ya da tamamen kusurlu bir dünya olsaydı sıkılırdık, unutalım bunu!" 

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...