20 Kasım 2015 Cuma

Gitme zamanı


Kitabın özeti şu cümlede saklı :
"Gitmen gerektiğinde gidemediklerin, bırakman gereken zamanda bırakamadıkların seni yolculuğundan, kendinden hatta insan olmaktan uzaklaştırır."



5 Ağustos 2015 Çarşamba


"insan nasıl özgür olabilirdi, insanlık köleyken?"

"İstediğin gibi kandırabilirsin kendini, sen ütopik dünyanda bilim ve sanata sığın ama sakın unutma, eğitmediğimiz, hor gördüğümüz herkes bir gün karşımıza çıkacak, üstelik ellerinde silahlarla."

"Yaradan asla şekilci değildir, şekilci olan şeytandır."

"Cihat kelimesi kökünü jihaad kelimesinden alır. Jihaad kelimesiyse gayret etmek, yani ilerlemek için sürekli gayret edip, çabalamak anlamına gelir. Cihat aslında kişinin çabada olması, kendi nefsiyle sürekli bir mücadelede olması demekken bugün anlamı nerelere taşınmıştır."

"Hak için ölenler sayesinde kalkmıştı kölelik, hak için ölenler sayesinde yıkılmıştı saraylar, hak için ölenler sayesinde kabul olmuştu hukuk, hak için ölenler sayesinde susturulmuştu meydanı boş bulan yağmacılar...Hak için ölebilenler sayesinde insan olmayı öğrenmiş, kendi anlamını fark edebilmişti. Yeri geldiğinde hak için ölebilmek gerekirdi, her hakiki insan gibi ama asla hak için öldürmemeliydi."

"Hayatın sana ne anlatmak istediğini anlayana kadar buradasın, acıdasın, gerekirse ölür ve yine doğarsın. Acıyı yenip anlayışa çevirene kadar buradasın. Öfkeyi dindirip, nefreti ezip hayatını hedefe dönüştürene kadar yoldasın. Duyguları üzülmek için değil anlamak için yaşadığını fark edene kadar daha çok doğacak ve öleceksin."

"Devrimi de evrimi de besleyen tek şeydi sanat."
Sanat konuşmalı, sanat izlemeli, sanat okumalı, sanatı takip etmeli, sanatla beslenmeliydi."

"Kendi içimizdeki duyguları mı tanıyabiliyorduk diğerlerinde?"

"Birbirlerinin dengilerdi, bu yüzden de birlikte dengedelerdi."

"Eski bir inanışa göre , kişi dünyadaki yolculuğunu tamamladığında cennet ve cehennem arasında kendini bir ayna karşısında bulurmuş. Bu ayna o kişinin dünyada geçirdiği süre boyunca her konuda olabileceği, ulaşabileceği o en iyi versiyonuyla, olmayı seçtiği versiyonu arasındaki farkı öyle netlikle görürmüş ki aynada, olabilecekken olmadığı şeylerin yani doldurmadı potansiyelinin pişmanlığı içine işlermiş. İşte o pişmanlık ruhun cehennemiymiş..."

"Uzun yıllar gibi geçen yaşam aslında sadece test edildiğimiz kısacık bir andı."

"Bizi gömdüler, ama tohum olduğumuzu bilmiyorlardı...."

7 Mayıs 2015 Perşembe

Kafamda bir tuhaflık


Mevlut amcasının oğlunun nikahında gördüğü kıza aşık olur, 4 yıl boyunca ona aşk mektupları yazar. Sonuçta kızı kaçırmaya karar verir. Kaçarlar. Koşarlar, koşarlar... Tam biraz mola verirler, Mevlut bi bakar ki aşık olduğu kız o değil, isim doğru fekat, kızın ortanca ablası kaçırdığı... Amcaoğlu'nun yanlış yönlendirmesi de vardır işin içinde, çok güzel olmayan ortancayı ittirmeye çalışan kızın babasının da... Ama Mevlut susar... Yanlışlıkla da olsa yazıştığı kızla hayatını birleştirir. Bozacı Mevlut 'ün hikayesi, istanbul'la, taşrayla ve o günün sosyal olaylarıyla harmanlanmış.

.....

"Bu alemde en çok Rahiya'yı sevmişti o."

20 Nisan 2015 Pazartesi

Çİ



"Dini yüreğinde yaşayanlar Yaradan'ın yolunda sessizce var olurken, dini aklında yaşayanlar diğerlerinin üstündeki oluşturdukları egemenlikle kitleleri yönetmek için varlardı. "

"Güç birinden üstün gelmek ya da istediğinde birinin canını almak değil, biri senin canını aldığında bile kötüleşmemek, onun düştüğü tuzağa düşüp canavara dönüşmemektir. Sana vurana el kaldırmamak, sana vurana el kaldırmaktan çok daha zordur. Asıl doğruda durmak güç ister."

"İnsan ancak kendini kandırdığında huzur bulan bir organizmaydı."

"Dünyadaki her bireyin kendi haklarına sahip çıkacak ama aynı zamanda diğerlerinin haklarına da saygı duyacak seviyede gelişmiş olması, yani polise ve orduya ihtiyaç olmayacak bir dünyada yaşayabiliyor olmamız şartıyla farklı bir düzen kurulabilir. Hayalperestlerin en büyük fantazisidir bu. Sanki herkes eğitilebilirmiş gibi habire köy enstitüleri, halk evleri adı altında sokak sokak gezenler var bu ülkede, sokak zavallıları bunlar.

"Eğitmediğimiz, hor gördüğümüz, yardım etmediğimiz herkesi bir gün karşımızda göreceğiz...Üstelik ellerinde silahlarla..."
Sanayi devrimi öncesini düşündü Özge, o zamanlarda usta-çırak ilişkisiyle yapılanmış, yemeğini topraktan çıkaran, yeteneklerine göre sınıflandırılan bir organizmaydı insan. İnsanı kalıplara sokmak değil içindekini mükemmelleştirmekti aslolan. Bu yüzden, 1900'lere kadar insan gelişimi hep yukarı doğru yol alabilmişti ama sanayi devrimiyle birlikte uygulanmaya başlayan milli eğitim,  bireyin kendini keşfine savaş açarcasına sanayiye köle yetiştiren bir şekil almıştı."

"Hayat sadece bir an.Ya efendisi olursun, ya kölesi."

18 Mart 2015 Çarşamba


"Bir gün bir Tanrı, gezegenin en yüksek dağında oturmuş düşünüyormuş. Aklı elindeki tohumlardaymış. 'Benim potansiyellerimin tohumu... İçimde o kadar olasılıklıyım ki, her bir ihtimalimi bu tohumların her birine yükledim, olgunlaştıklarında onlara bakarak kendimi deneyimleyeceğim. Onları bir seraya koyacağım ve merakla besleyeceğim."

"Bırak ben derslerimi kendim alayım, bana dost ol, öğretmen değil."

"Dış dünyaya verdiğimiz her tepkimiz pozitif ya da negatif olsun, bilinçaltımızdan geliyor. Bilinçaltımızsa hiç hatırlamasak da hayatın ilk yıllarında edindiğimiz deneyimlerden oluşuyor. Aslında hepimizin içinde bir hayvan var. Korktuğu zaman bizi yönlendiren, kontrol edilmezse çok tehlikeli olabilen ama özünde bize güç veren ve bilinçaltımıza sahip bir hayvan bu." Bunun kocaman bir fil olduğunu düşünelim. Güçlü, dev, asla unutmayan, hatta kinci... Bu filin tek amacıysa hayatta kalmak. Hayatta kalma dürtümüz bu filden geliyor. Peki hayatımızın geri kalan yıllarında analizi, karşımıza çıkan opsiyonlar üzerinde hangisinin bizim için daha tatmin edici olduğunu seçebilmek. Hepsi bilincimiz tarafından rasyonel bir düşünceyle şekillendiriliyor. Bilincimizin bu dev fili yöneten minik bir insan olduğunu düşünelim. Fil gücünde bilinçaltımız ve insan zekasında bilincimiz... Biz buyuz. Peki sizce bir insan güç kullanarak üzerinde oturduğu bu fili yönetebilir mi? Tabi ki hayır. Aynı bilincimizin bilinçaltımızı baskılasa da yönetemeyeceği gibi. Tehlike hissettiğinde kapanan ya da vahşileşen ama her zaman güvende hissettiği yere koşan bu fil,sırtında oturan insana güvenmeli ki, birlikte hareket edebilsinler. Çatışma içindeyseler  mesela fil yani bilinçaltı büyüme çağında birtakım travmalar yaşamışsa ve tepesindeki insan yani bilinç filin travmalarını görmezden gelip onu sadece götürmeye çalıştığı yere sürüklemek için tepesinde tepiniyorsa, işte o zaman yaralı bir filin üstünde şımarıkça emirler veren bir karakter çıkar ortaya."


"Hz. Muhammed'in dediği gibi, kendi idrakı içindeki hayvanı kontrol edebilen insan, kocaman filin gücüne sahip ehlileşmiş bir zekadır." 

"Maalesef fili eğitmek yerine öldüren insanlarız biz, kendi gücümüzü hadım ederek idrakımızı da eziyoruz. İdraksız bir güç ya da güçsüz bir idrak... Daha kötüsü olabilir mi?"

"Herkesin bir işlevi var."

"Aslolan tek şey deneyim. Yaşadığın şeyin seni nereye götürdüğü yaşadığın şeye verdiğin tepkiye göre değişiyor. Gitmek istediğimiz yerden bizi uzaklaştıracak tepkiler verip, sonra da adaletsizliğe sığınmak tam insana göre."

"Dünya aslında tam olması gerektiği dizayn edilmiş, biz salaklar onu sürekli değiştirmeye çalışıyoruz. " 

16 Ocak 2015 Cuma

Çınlayan Sedir 4 -Birlikte Yaratılış


Yaratmak tüm Evren'de sadece Tanrı'ya ve onun çocuğu olan insana özgüdür.

Tanrı düş enerjisine sahipti. Her şeyi kendisinde topladı, dengeleyip uzlaştırdı ve yaratmaya başladı.

"Söylesene mesela sen hiçbirilerinin bakışıyla ısındığını hissetmedin mi, ya da birilerinin bakışıyla rahatsız olmadın mı?

Yaradan tüm canlıları o sıcak bakışa arzu duyacak şekilde yaratmıştır.

Tanrı oğlunun, eserinin, yani insanın kendisiniden daha güçlü olmasını istiyordu, öyle mi?

Hastalıklar ağrılar insan doğasına aykırıdır, yaşamda yanlış yolu seçmekten kaynaklanırlar. 

Sana bilgeliğin sırlarını açıklayacağım. İşte ilki: Tüm insanlar görkemli bir bahçede yaşamalıdır. 

Yeryüzünde yaşayan her insan kendi aile ağacını yetiştirmelidir. Yetiştirdiği ağaç, insan göçtüktensonra torunlarına güzel bir anı olarakkalır. Torunlarının ciğerlerine çektiği havayı temizler.


Çınlayan Sedir 3 - Sevgi Evreni


























"Dünyada her şey görelidir."

Bugünün gerçekliği dünkü düşüncelerin ürünüdür.

Yeterince içten bir sevginin karşısında ölüm bile geriler. İnsanın ölümsüzlüğü sevgide ve ona duyulan sevgiyi canlandırma ateşleme yeteneğindedir.

Ruhun akordu ve saflığıyla evrendeki sesleri alır ya da reddederiz.
Aydınlık güçler, insanların herhangi bir zamanda ürettiği aydınlık düşüncelerdir. Bütün evren onlarla doludur.
Cevap size gelmiyorsa, düşünceleriniz yeterince saf değil demektir.
Bilim  önce tüm insanları hedef almaz pek. Belli gruplar, önce kendi şahsi çıkarlarına genellikle de bencil isteklerine ulaşmak için bilimi kullanır. Çoğunluk da ancak bu grupların işine geldiğinde ulaşabilir bilime.

Her insan çevresinde bir Sevgi Evreni yaratmalı ve onu çocuklarına armağan etmelidir. Bir Sevgi Evreni hazırlamadan çocuk doğurmak olmaz. Her insan çevresinde ufak bir sevgi evreni oluşturmalı. Herkes bunu kavrayıp, kendi sevgi evrenini yaratırsa dünya ancak o zaman evrendeki en parlak sevgi noktası olur. İnsanın görevi ve onun istediği de budur. Çünkü ancak insan yaratabilir bu evreni.

Saldırganlık bencillik korku ve sonradan edinilmiş diğer tüm karanlık duygulardan arınmış olan insandansevgi ışığı yayılır. Gözle görülmez ama güneş ışığından daha güçlüdür. Hayat veren  bir enerjidir. Yaratanın düzenlemesine göre bu muazzam yetenek yalnızca insana verilmiştir. Yalnızca insana! Tek başına tüm canlıları ısıtabilir insan. Bu yüzden tüm canlıları kendine çeker.
İsa sadece İsa'yı doğurabileceğine inanan bir anneden doğabilirdi.
İşte ebeveynler, çocuklarına böyle davranırlarsa çocuğu için aydınlık ve mutluluk dolu bir dünya kurabilir.

Kalp ve ruh açık değilse kelimeler neredeyse hiç fark edilmeden rüzgarda dağılır gider.
Yeni filizler herkes tarafından hemen görülmez. Filizler ruhta gelişir daha ziyade.


Kendilerini istemeden de olsa mutfak işlerine adayan kadınlara farklı mutluluklar da olduğunu göstermeliyim. Sevgi ışığ çocuklarından ayrı düşmüş genç anneler üzerinde parıldamalı. Ve çocuklar! Anlıyor musun çocuklar! Çocukların ruhları teorilerin zorbalığından kurtarılmalı!

İnsan her şeyi kendisi için yaratır. Bazı evrensel süreçlerin hızlandığı bir zamanın başladığını iddia etti.

Duyduğumuz sesin iyi olup olmadığını neyin yardımıyla anlarız? İçinde kelimelerden fazlasını duyduğunda anlarsın. Ruhunda ansızın bir heyecan hissi belirince sevinç gözyaşları dökmeye başlayınca anlarsın. Bir sıcaklık, bir koku yayılır ve içinde birden sesler doğuverir. İçinde bir yenilenme ihtiyacı dürtüsü hissettiğinde saflığa karşı bir açlık duyduğunda ışığın düşüncelerini duyduğuna emin olabilirsin.
Bilgi soğuk bir emir, bir işaret olarak geliyorsa, hatta iyilikten bilgelikten söz ediyor, hadi diyelim ki, basbayağı bilge de görünüyorsa ve kaynak da kendisini yüce, kudretli olarak tanıtıyorsa şundan emin olabilirsin.
O iyiliğin arkasında iyilik falan yoktur, sadece beden verilmemiş bir varlık, seni ikna edip kendi çıkarına kullanmaya çalışıyordur.
Dünyada yöneticiler istedikleri kadar devasa tapınaklar yapsın, sonuçta torunları onları sadece bıraktıkları kirlilikle anacaktır.
Ey insanlar, yalvarırım Yaratan'ın en büyük eserine zarar veren bütün meslekleri değiştirin.
Dünyaya zarar verdikçe üzerinde yaşayan hiç kimsenin mutlu olamayacağını bir an evvel idrak edin artık.


15 Ocak 2015 Perşembe

Rusya'nın çınlayan sedirleri

"İnsan yaratanın çocuğudur. Ve her ebeveyn gibi O da, kendisi için istediğinden daha azını çocuğu için isteyemez. Çocuğuna her şeyi verdi zaten. En önemlisi seçme özgürlüğünü verdi."

İnsanın ürettiği hiçbir düşünce kaybolup gitmez.
Yine insan ya da Yaratan tarafından üretilmiş her düşünceyi kullanabilir.

Anastaya,  geleceği görmez sadeci onu tasarlama ve gerçeğe dönüştürme becerisi vardır sadece.

Deniz, dünyevi kibrin düşlerinden uyandırıyor insanı ve pekçok düşünce hiç çaba harcamadan, kendiliğinden doğuyor insanın içinde.

Hiçbir şey insana memletinden, ailesinin yarattığı Sevgi Evreni'nden daha fazla güç veremez.

Fakat bitkilerin diğerlerinden daha az önemli olmayan bir özelliği vardır. Kendileriyle doğrudan ilişki kuran belli bir insana,bir Gerçek Sevgi Evreniyaratmaları.Onsuz insan hayatının devam edemeyeceği türden.
Eğer bitkilerin pekçoğu bir araya gelirse insanlığa benzersiz bir Sevgi Evreni yaratır. Farklı çeşitler bir aradaysave insan onlarla iletişim kurup sevgiyle yaklaşırsa tabii. Hepsi birlikte insana paha biçilemez, ruhu yücelten ve bedeni iyileştiren bir Sevgi Evreni yaratır.

Ağaçlar meyve verir. Ama bir de Sevgi Evreni yaratır.

Dışarıdan alınmış her dogma, insanın içinde bilinç yaratmaz. Hatta İnsan-Yaratıcı olma fırsatını engeller.

İnsan aracılğıyla önemli bir şey yaratıldığında daima iki zıtlık oluşur. İnsanın da birini seçme özgürlüğü vardır. Hangisini seçeceğiyse çoğunlukla onun saflığına ve bilincine bağlıdır.

Tanrı iyidir,  ceza falan vermez.

Pekçok insan sabah belli bir saatte uyansa iyi olurdu. Örneğin saat altıda olabilir. Kalkınca da iyi bir şey düşünmeliler, ne düşünecekleri önemli değil.
Ne kadar çok insan katılırsa, cevap o kadar çabuk ortaya çıkar.
Aydınlık düşüncelerin eşzamanlı olması yeteneği kat be kat artıracaktır.
Aydınlık Güçlerin Boyutu aracılığıylla birbirimizin duygularını hissetmeyi, anlamayı ve birbirimize yardım etmeyi öğreneceğiz.

"dünya büyük de olsa çok ama çok hassastır. Sen de bir sivrisineğe kıyasla kocamansın ama üzerine konduğunda dokunuşunu hissedersin. Dünya da her şeyi hisseder işte. Üzerine asfalt döşediklerinde, ağaçları kesip yaktıklarında bağrına delikler açıp suni gübre dedikleri tozu döktüklerinde hepsini tüm acıyı hisseder."

"hiçbir şey insanın toprakla bağını koparamaz."

"en yüksek bilince ilk olarak ulaşan hep bireydir, çoğunluksa bir süre sonra ulaşır."

Bunlar sert sarsıntıları önleyen amortisörler gibidir. Amortisörler çalışmadığında devrim olur.

Bundan sonra yüreğinizin ve ruhunuzun emrettiğini yapın.

Düşünce ve kelime, Yüce Yaratıcının başlıca araçlarıdır. Ve bu araç tüm canlılar arasında sadece insana verilmiştir.

Ruhla kelime arasındaki bağ koptuğunda ruh bomboşken imgeler de solgunken, kelimeler bir ses karmaşası gibi boş olur. Hiçbir şey ifade etmez.

Bir ortaklıkta başarının yarısı karşılıklı anlayışa ve kendi yeteneklerine olduğu kadar başkasınınkilere de güvenmeye bağlıdır. İnsanın etrafındakilere güvenmesi her türlü yeteneği artırır.

Kendilerini çok dindar sayan insanların içinde kendilerini de korkutan bir karanlık yön var ve bu yüzden, sürekli insanları ne kadar dindar olduklarına ikna etmeye çalışıyorlar. Muhtemelen diğer insanların onların içindeki karanlık yönü keşfetmesinden korkuyorlar.

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...