12 Kasım 2009 Perşembe

idefix


7.sanal kitap fuarı başlamış idefix.com'da, epey indirimli yayınevleri var. İncelemek isterseniz, buyrun.

27 Ekim 2009 Salı

Kazanan yalnızdır...

Lüks ve başarıya tutku, yüreğimizi dinlememize nasıl engel oluyor onu anlatmış. Paulo Coelho.

"Moda aslında ben sizin dünyanızdanım. Sizin ordunuzla aynı üniformayı giyiyorum, onun için beni vurmayın demenin bir biçimidir."

"Bilgi teknolojisi sanayisinin milyarderlerinin plastik saatler takıp eski püskü blucinler giydikleri Silikon Vadisi'ne gitseler, dünyanın değiştiğini anlayacaklardır. Orada artık herkes aynı toplumsal sınıftanmış gibi görünüyor..."

"...Ve tüm dergilerde hala bunlar yer aldığına göre, reklamları, işe yaramaz nesnelerin piyasaya sürülmesini, tümden gereksiz yeni akımların icat edilmesini ve farklı markaların hepsi de birbirine benzeyen yüz kremlerinin üretilmesini kapsayan milyarlarca dolarlık bir sanayiyi yok etmeyi kim göze alabilir ki?"

"İnsanlar almak üzere oldukları kararlar üstünde düşünmeye başladılar mı, genellikle fikir değiştirirler-bazı adımları atmak hayli cesaret ister."

"Gençlik kusuru işte.Kendini herkesten zeki sanıyorsun."

"Çocuklarına kök ve kanat verebilene ne mutlu...Hamid'in köklerine ihtiyacı vardı. Dünyada doğduğumuz, anadilimizi öğrendiğimiz ve atalarımızın karşılarına çıkan sorunların nasıl üstesinden geldiklerini keşfettiğimiz bir yer vardır. Her zaman bir an gelir, o yerden sorumlu hissederiz kendimizi....
Hamid'in kanatlara da ihtiyacı vardı . Kanatlar bize düş gücünün sonsuz ufuklarını açarlar, bizi hayallerimize ve uzak yerlere taşırlar..."
"Günah iyi bir şeye yol açıyorsa erdemdir, erdem de kötülük amacıyla kullanılırsa günah olur."

8 Ekim 2009 Perşembe

Beni Ararken

7 kez tüp bebek tedavisi görmüş bir kadın, Selin... Artık pes etmek üzere, depresyonda... Hipnozla geçmiş yaşam terapisi yapmaya başlıyor ve bilinçaltındaki anne olmasını engelleyen inanışları bulmaya çalışıyor.

Selin iç ses:
"...Çok yoruldum. Doktor ve hastane peşinde koşmaktan, her denemede umuda kapılıp, yenilgiyle birlikte hayal kırıklığı yaşamaktan yoruldum artık.Allahım artık lütfen eğer çocuk sahibi olamamın arkasında bir hayat dersi varsa ben bu dersi başka türlü öğreneyim. Söz veriyorum öğrenmem gerekenleri öğreneceğim ama çocuksuz bırakma beni..."

"Örneğin çocuklukta sebebini anlayamadan deneyimlediğimiz ebevyn dayakları olumsuz duygularla bilinçaltına kaydedilirse, hayatımız boyunca suçluluk duygusu, sebepsiz öfke , tahammülsüzlük ve kendine güvensizlik gibi olumsuz hislere sebep olabilir. Eğer bu hisleri önemsemeyerek bastırırsak, zaman içinde psikosomatik hastalıklara yol açabilirler."

"Eğer paralel yaşamları arasında gidip gelinebilseydi, aslında gerçeğin sadece algılamayı seçtiğimiz durumlar olduğu çok kolay anlaşılabilirdi. Hayatın içinde detaylarına takılmış yaşarken insan sadece gördüklerini ve duyduklarını gerçek olarak kabul ediyordu."

6 Ekim 2009 Salı

Beni hatırladın mı?

Lexi, hastanede gözünü açtığında hayatının üç yılını hatırlamamaktadır. Birden yenmiş tırnakları manikürlü, kırık dişleri inci gibi, elektrikli saçları parıl parıl olmuştur. Yakışıklı mı yakışıklı bir kocası vardır üstelik. Evlendiğini ve aşık olduğunu hatırlamadığı...

Üç yıldaki bu inanılmaz değişimin nedeni ise kitabın finali ve sürpriz...

Küçük mor yüzleşme kitabı

"kendin olabilme ihtiyacı, insanın en köklü psikolojik ihtiyaçlarından biridir."
Lakin belki de aslında olduğunuzu sandığınız kişi değilsinizdir, belki kendi kendinizi kandırıyorsunuzdur. Kendinizle yüzleşmenizi sağlayacak bir kitap okuyarak işe başlayabilirsiniz.
İşte benim altını çizdiklerimden:
"aynalara kızarız kendimizi yansıttığını unutarak."
"Ancak acıların içinden geçerek özgürleşebiliriz. Sağından solundan teğet geçerek, pışpışlanarak kendimiz olma yolunda ilerleyebilmemiz mümkün değil."
"Özgürlüğün bedeli imajımızdan vazgeçmektir."
"İnsan korkularına meydan okuma tehlikesini göze almadıkça korkularından kurtulamaz."
"Fedakarlık insanı sinsice kemiren ve güçsüzleştiren bir iyi insan imajı oyunudur."
"Mükemmel bir suçlayıcıysak çaresiz, yıpranmış, kısırdöngü içinden çıkamamış, yaşama öfke duyan bir insancık olarak varlığımızı sürdürüyoruz. Var oluyor ama yaşamıyoruz. Suçlayıcılar sadece var olur, ve bunu yaşam sanır. Yaşamının sorumluluğunu üstlenen kişi ise yaşar, üretir kendini ve yaşamı çoğaltır."

24 Eylül 2009 Perşembe

Maraz

Aslı, çok sevdiği bir çocukluk arkadaşı ve ilk sevgilisi olan Cenk'in cenazesine gider bir gün... Cenk trafik kazasında ölmüştür. O gün hayatının değiştiği gündür. Eve per perişan gelir. Kocası Roma'da iş gezisindedir. Telefon açıp, teselli etmek ister Aslı'yı... Hatta son derece ince düşünceli bir şekilde çok kötü olmalısın, keşke annende kalsaydın der. Vedalaşırlar... Ama telefonu tam olarak kapatmayı unutur bir şekilde... Aslı neler duymuştur? Hangi sonların başlangıcı olmuştur? Her şey bundan sonra başlar.

İncecik bir kitap, günübirlik okunacak belki ama... İçinde çok güzel cümleler buldum hayata dair...

12 Ağustos 2009 Çarşamba

ÖLÜMSÜZLÜK

"Hanımefendi altmışında, altmış beşinde vardı.
.....Ama artık güzel olmadığını biliyor olması gereken kadın bir an için bunu unutmuştu.Bizler hepimiz benliğimizin bazı bölümleriyle zamanın ötesinde yaşarız.Çoğu zaman yaşsız olduğumuzdan belki de ancak bazı olağanüstü anlarda yaşımızın farkına varırız.Ne olursa olsun,kadın dönüp yüzme öğretmenine gülümser ve el sallarken yaşını falan unutmuştu...."

"Nefret ettiğinle de aranda sıkı bir bağ oluşur..."

(güzel bir bölüm-güzel bir laf)
Paul, bir radyo istasyonunda hukukla ilgili bir program yapmaktadır. Radyonun danışmanlığını yapan image maker'lar, programın sıkıcı olduğunu ve kaldırılması gerektiğini düşünürler. Bundan habersiz olan Paul, radyonun yöneticisine atıp tutar, image makerların nasıl da iyi olduklarını, artık onların fikirlerine değer vermek gerektiğini söyler durur. Radyonun yöneticisi de ona şu lafı eder: Kendi mezar kazıcılarının en parlak taraftarısın! Çok anlamlı değil mi?

29 Temmuz 2009 Çarşamba

Pasaklı Tanrıça

Ne kadar hafif görünüyor değil mi? Zaten kategori olarak öyle.
Amma velakin özünde alınacak dersler var.
İşkolik genç bir avukat kadın... Ömrünü şirketin ortağı olabilmeye adamış, tek ideali o. Hatta tüm hayatı o. Gece gündüz çalışıyor.
Bir gün geliyor. Bir hata yapıyor. Normalde hiç yapmayacağı bir hata. Küçük bir unutkanlık. Ve o her şeyi olan iş tuzla buz oluyor. Elinde ne kalıyor? Ya da yeni dünyası neler vaat ediyor, göreceğiz.
"Hayatının hatasını yapmak diye bir şey yok. Hayat zaten gayet esnek bir şey."

16 Temmuz 2009 Perşembe

Çalışmanın mutluluğu ve sıkıntısı

1 numaralı hayranıyım kendisinin. Sayın Alain de Botton :) Tüm kitaplarını okudum bu blogdan önce, beni hiç hayalkırıklığına uğratmadı. Yine uğratmayacak eminim, fikirlerimi okudukça ekleyeceğim. Lakin şimdiden söyleyeyim modern çalışma hayatının geçmişte kölelere reva görülen sistemden çok da farklı olmadığından bahsediliyor sanırım kitapta, ve o modern işyerlerini gezerken, bizi çalışma yaşamlarımız hakkında düşünmeye sevkediyor arka kapakta söylendiğine göre...


"...sarı yüzgeçli ton balıklarından bir sürü, doğudan yaklaşıyor. Bu talihsiz yaratıkların yüzme keseleri olmadığından hiç durmadan ilerlemekten başka seçenekleri yoktur, duramaz ve akıntılarda dinlenemezler. Yoksa okyanusun dibine çöküp ölürler ve bu durum onları, harcadıkları sürekli çabadan ötürü insanlar için daha çekici kılmaktan başka bir işe yaramaz, çünkü etlerinin daha kaslı ve dolayısıyla da benzersiz bir şekilde lezzetli olmasının nedeni, kuyruklarının yaşam boyunca hep iki yana hareket etmesidir."

29 Haziran 2009 Pazartesi

Hayallerin Peşinde

"Frank ve April Wheeler adlı evli çiftin sıkıntılı ve boş hayatlarından çıkış yolu bulma çabaları anlatılıyor. Wheeler'lar mutluluğu yakalamak için hayatlarında bir değişiklik yapmaya karar verirler, ancak altmışların Amerikası'nın acımasız ve yoz ortamında bir rüyanın peşine takılmanın bedeli ağırdır."

' ....Fazla mesailerin yorgunluğu ve akşamları ayakkabılarını ayağından çıkartmanın verdiği o tatlı rahatlama hissi. Bütün bunların sonunda Helen kendini tükenmiş ama aynı zamanda arınmış hisseder, gözü iki asprin, sıcak bir banyo, hafif bir akşam yemeği ve yatak dışında hiçbir şeyi görmezdi. İş sevgisinin özü buydu. bu sayede evliliğin ve anne olmanın getirdiği baskılara karşı korunuyordu. Sık sık söylediği gibi bu olmasa aklını oynatırdı.'

'... Her seferinde, kadını taksiye bindirip de Merkez İstasyona doğru yürürken evli bir adamın standart hayalini böylesine mükemmel bir biçimde gerçekleştirdiği için kendi kendine yüksek sesle gülme ihtiyacı duyardı. Gürültü, patırtı olmadan her şeyi başkasının adına kayıtlı dağınık bir odada bırakarak yürüyüp gitmek ve on-onyedi trenine yetişmek..."

Bitti-16 Temmuz

Bir kadın, kocasının sırf kendi hırslarına ve çıkarlarına uygun düştüğü için kendini "hayati bir karar" alırken manipule ettiğini anlarsa, bir adam aldattığını itiraf ettiğinde karısının hiç umrunda olmadığını hissederse nerelere varmıştır bir evlilik? İnsanlar neler hisseder? Çok güzel yakalanmış noktalar, tespitler ve hisler var. Final de sürpriz!

26 Haziran 2009 Cuma

Kitap kurtlarına
















Kitap kurtlarına iki güzel tasarım... Biri tuvalette kitap okuma hastalığı olanlara kitap
konulabilecek çöp kovası, diğeri sayfanın aralarına konacak gece kimseyi rahatsız etmeden okuma olanağı veren ışık...
Kaynak: kancept.com


11 Haziran 2009 Perşembe

Alışverişkolik ve bebeği

"...Bebeği için her şey kusursuz olmak zorunda: Tasarımcı elinden çıkma bebek odasından tutun da, en son model, en havalı bebek arabasına ve ünlülerin gözdesi, mutlaka gidilmesi gereken kadın doğumcuya kadar.

Fakat ünlülerin kadın doğumcusu, Luke’un, feci gösterişli ve zeka küpü eski sevgilisi çıkınca Becky’nin dünyası başına yıkılıyor. Artık iki kişilik alışveriş yapıyor ama o da ne? Yoksa kocasıyla arasına bir üçüncü şahıs mı giriyor, ne?"


Dün gece başladım. Hamilelik günlerim geldi aklıma, Becky'nin ultrasona girdiği an, bebeğin iki elini de gördüğünde kendini tutamayıp ağlayışı, her şeyin en iyisini istemesi... Hep yaşanan şeyler. Biraz hafif ama tam uykudan öncelik bir kitap...

Bİtirdim (29 Haziran ) Hamile bir kadının tüm duygusallığı ve şüpheciliğiyle aldatılıp aldatılmadığı arasında gidip gelmesi... Alışverişkolik olarak takip ettiği bir yığın tasarımcı ismi... Ve yine bir alışverişkolik olarak yaptığı komiklikler... Mesela bebek için aldığı Dior tulumlar, ya da modeli ve işlevi farklı olan bebek arabaları arasında seçim yapamayıp 5 tane araba almaya kalkması... Ya da Vogue için yapılacak zevkli anneler fotoğraf çekimi için, daha satın almamış olduğu bir evi kullanması...
Plajda ne okusam diyorsanız işte keyifli bir alternatif.

9 Haziran 2009 Salı

Güneş Hanım veya Kar

Daha yeni başladım. Arkasında yazan şu :" Adınızı değiştirmek nasıl bir şey, siz hiç adınızı değiştirdiniz mi? Bu romanın kahramanı tam dokuz kez değiştirmek zorunda kalıyor adını. İlk adı Ayşe, son adı Güneş HAnım. HEr ad değişikliği yıkılıp yıkılıp yeniden kurulmak anlamına geliyor, oyun değil, acı veriyor..."

İlk birkaç sayfası iyi başladı, gerçi Aşk'tan sonra biraz light geldi sanki ama acele karar vermemek lazım.

Dadının ağzından :"...Tıpkı o sizin biraz önce dediğiniz gibi işte, çocuğun kafasının içi yeniden kurulacak! Çocuğun kafasının içi kendi kendine kurulamaz ki, sizinle beraberce kurarız, hep güzellikler doldururuz içine, özgürlük doldururuz."

" ... böyle şak diye olmaz ki bu işler, ay bile suya düşerken önce bir şıp şıp eder nezaketen."

"Neyin var Merlin Sultan? Öpücüğün perhiz lapası, gözlerin gece lambası..."

Benzetmelere, masalsı anlatıma bayıldım. Finalde de bir sürpriz var. (Bitiş:28 Haziran)

13 Mayıs 2009 Çarşamba

Elif Şafak/AŞK

"Her maktül katilinde yaşamaya devam eder."

"Yaradanı nasıl tanımladığımız,kendimizi nasıl gördüğümüze ayna tutar. Şayet Tanrı dendi mi öncelikle korkulacak, utanılacak bir varlık geliyorsa aklına, demek ki sen de korku ve utanç içindesin çoğunlukla...Yok eğer, Tanrı dendi mi evvela aşk, merhamet ve şefkat anlıyorsan sen de bu vasıflardan bolca mevcut demektir."

"...İçindeki zayıflık dışına şiddet olarak yansıyordu. Bu sebepten, hep başkalarına meydan okuyordu."

"...böyledir işte. Doğruyu söyledin mi, kızar köpürürler. Hele aşktan bahsetmeyegör, hırçınlaşır, hoyratlaşır, senden nefret ederler."

"Zamanla öğrendim ki, vecd hallerinden başkalarına pek bahsetmemeli.İnsanoğlu nedense anlayamadığını kötülemeye meyilli."

"Bilmeyen birine, meşe palamudu alçakgönüllü ve kırılgan gözükür. Halbuki ileride dönüşeceği o mağrur ve koskoca meşe ağacının taşıyıcısı, habercisidir. Tabii gören göze!"

"Şehirler maneviyat sütunlarının üstünde ayakta durur. Sakinlerinin yüreklerini yansıtırlar, devasa aynalar gibi. Şayet ol yürekler kapanır ya da kararırsa , şehirler de cazibesini kaybeder."

"Şükret! İstediğini elde edince şükretmek kolaydır. Sufi, dileği gerçekleşmediğinde de şükredebilendir."

"Sabır nedir? Dikene bakıp gülü, geceye bakıp gündüzü tahayyül edebilmektir. Allah aşıkları sabrı gülbeşeker gibi tatlı emer, hazmeder.Ve bilirler ki gökteki ayın hilalden dolunaya varması için zaman gerekir."

"Sadece bana verdiği şeyler için değil , benden esirgedikleri için de şükredeceğim.Çünkü yalnız O bilir benim için neyin hayırlı olduğunu.-"

"Eğer insanın taktığı gözlüğün camlarına olumsuzluk sinmişse, tabii ki olumsuzluk görür baktığı yerde."

"Şayet kalbinin zırhını yumuşatmazsan söylediğim her şey sana batar."

SONUNDA HIÇKIRARAK AĞLADIM. Her satırı, tekrar tekrar okunacak kadar güzeldi kitabın.

7 Mayıs 2009 Perşembe

EMPATİ

Şu an Elif Şafak'ın Aşk'ını ve Üstün Dökmen'in Empati'sini paralel okuyorum. Bu tarzı seviyorum, bir elimde psikoloji ya da kişisel gelişim, diğerinde roman..
İşte altını çizdiklerim:
"... Tartışmaların ertelenmesi durumuna pasif çatışma diyoruz."
"İnsanları değiştirmeye hakkımız olduğunu düşündüğümüzde, onlarla çatışma ihtimalimiz artar."
"Değiştiremediğimiz şeyler karşısında ise kendimizi engellenmiş hissedip öfkeye kapılmaktayız."
"Herkes dünyayı değiştirmeye çalışıyor, fakat hiç kimse kendisini değiştirmek istemiyor."

"Bir gün pişman olacağımız düzeyde fedakarlıklarda bulunmazsak, olası çatışma nedenlerimizden birisini ortadan kaldırmış oluruz."

LİMON AĞACI

Sonunda bitirdim. Çok kaldı elimde... Roman kategorisinde olmasına rağmen, pek akıcı değil. Bilgiler önemli, lakin biraz araştırma kitabı gibi olmuş. Bir türlü akmıyor. Hani o niyetle başlanmadığı için belki de bir türlü sardıramadım, içinden bir alıntı da yapamadım.
Bir tek İsrail-Filistin ilişkisini hatırlamak adına faydalıydı.

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...